İzle – 09 Kasım 2024 – Kurtuluş İçin Kurt Ulus İzmir Kurultayı Atabey Konuşuyor

İzmir… Türk’ün al kanıyla vatan yaptığı şehir. 100 yıl önce Yunan bayrağını kordondan indirip Türk’ün şanlı bayrağını göndere çeken Şerafettin Algan Yüzbaşı’nın izinde, bugün yine Türk evlatları burada. Atabey19 Türk Ocakları’nın 7. Kurultayı, Yeditepe İstanbul’dan yükselen sesle İzmir’e ulaşıyor. Bu ses, sadece bir hareketin değil, bir milletin yeniden dirilişinin sesidir.

Bu kurultay, sadece bir toplantı değil; Türk milletinin geçmişiyle yüzleştiği, geleceğini inşa ettiği bir dönüm noktasıdır. Atatürk’ün “iki Mustafa Kemal vardır” sözüyle işaret ettiği ruh, bugün Atabey19 çatısı altında yeniden vücut buluyor. Çünkü biz, fani olanın değil, fikir olanın izindeyiz.

📌 Atabey19 Türk Ocakları, siyasetin değil politikanın özüdür.
📌 Devletin değil, milletin vicdanıdır.
📌 Bayrağın dalgalanması yetmez; toprağın kime ait olduğunu sorgulamak gerekir.
📌 Anadolu, çiçeklerle değil, kılıçlarla fethedilmiştir.

Bugün, Anadolu’nun çiçeklerle değil, kılıçlarla fethedildiğini hatırlıyoruz. Anadolu, bir milletler mezarlığıdır; ama Türk milleti bin yıldır burada dimdik ayaktadır. Bu topraklarda bayrağın dalgalanması yetmez; toprağın, ticaretin, sanayinin kime ait olduğunu sorgulamak gerekir. İşte Atabey19, bu sorguyu yapan, bu uyanışı başlatan harekettir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikal ettiği 9 Kasım gecesi, sadece bir veda değil, bir başlangıçtır. O gece yaşananlar, dünya düzeninin yeniden şekillendiği bir dönemin habercisidir. Atatürk’ün yasaklanan sözleri, bugün yeniden milletin vicdanında yankılanıyor: “Musevi ve Hristiyan çizmeleri altında ezilen kutsal topraklara müsaade etmeyeceğiz.”

📌 9 Kasım 1938 gecesi, dünya düzeninin kırılma noktasıdır.
📌 Atatürk’ün ölümü, küçük İsrail’in kuruluşuna zemin hazırlamıştır.
📌 Türk milleti, bu kumpaslara karşı uyanmak zorundadır.
📌 Atabey19, bu uyanışın adıdır.

Bu hareket, siyasetin değil, politikanın özüdür. Devletin değil, milletin vicdanıdır. Atabey19 Türk Ocakları, hiçbir makamdan, hiçbir güçten destek almadan, yalnızca Türk milletinin iradesiyle yürümektedir. Bu yürüyüş, şikâyetsiz, sızlanmadan, bir kurdun ölümü gibi vakur ve sessizdir.

Çünkü biz biliyoruz:
Ne mutlu ölümsüz olanlara…
Ne mutlu mühürleri kırılamayanlara…
Ne mutlu hâlâ dünyanın önünde başı dik duranlara…
Ne mutlu Atatürk olanlara…